12 Ekim 2011 Çarşamba

Midnight in Paris




Uzun zamandır vizyonda izleyip de en etkilendiğim film. Kesinlikle eğlenceli, Paris aşığı, romantik ve nostaljik..
Bana anlattığı ise geçtiğimiz aylarda kafa yorduğum nostalji kavramı.
Daha önce de yazdığım gibi "The term nostalgia describes a yearning for the past, often in idealized form".

Peki neden insan eskinin daha iyi, daha yaşanılabilir olduğunu düşünüyor? Yoksa tüm bir resmin günümüzden bakınca açık ve net görünmesi bize daha "güvenli" mi geliyor?
Sanırım bunun cevabı yine filmde.. Ukala Paul'un aynen dediği gibi: "Nostalgia is denial - denial of the painful present... the name for this denial is golden age thinking - the erroneous notion that a different time period is better than the one ones living in - its a flaw in the romantic imagination of those people who find it difficult to cope with the present."
Tüylerimi diken diken yapan bir tespit.

Peki nası ortaya çıkıyor? Neden bir anda içten ufak bir titremeyle geliveriyor ve tüm zihne hakim oluyor? Tam olarak hangi anlarda? Wikipedia'da yazıyor: "Sometimes it is brought on by a sudden image, or remembrance of something from one's childhood."